Şu anda uygulama mağazalarında kullanıcıların beğenisine sunulmuş olan uygulamaların yarısına yakının önümüzdeki iki yıl içerisinde mağazalardan kaldırılacağı ya da tamamen değişikliğe uğrayacağı öngörülüyor. Bu da aslında mevcut pek çok uygulamanın kullanıcılar için yeterli işleve sahip olmadığı, beklentilere cevap vermediği ve dolayısıyla da başarısız olduğu anlamına geliyor.
Hiç şüphesiz ki bir mobil uygulamanın başarısını etkileyen çok sayıda değişken var. Üstelik bu değişkenler, kullanıcı kitlesinin davranış özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterebildiği gibi zamanla da çeşitlenebiliyor. Diğer yandan uygulamaların başarısız olmasına ön ayak olan benzer özelliklerden söz etmek de mümkün.
Peki kullanılmayan, mobil kullanıcılar tarafından çokça tercih edilmeyen ve bir süre sonra tarihin derinliklerine karışan uygulamaların ortak özellikleri neler olabilir?
1) Karışık ve kullanışsız arayüz yapısına sahip olmak
Kimi zaman mobil uygulamalarda geçirilen süreyi artırmak, daha fazla kişinin cihazlarına indirmesini sağlamak amacıyla uygulamalara ana konsept dışında işlevler kazandırılması için çalışılabiliyor. Bu durum ne yazık ki genellikle uygulamaların ağırlaşmasını ve dolayısıyla açılış süresinin uzamasını sağladığından kullanıcı deneyimini olumsuz etkiliyor.
Bu tür bir yol deneyerek kısa vadede sayıca fazla mobil kullanıcıya ulaşılsa dahi uzun vadede kullanıcı kayıpları dahi yaşanabiliyor. Böyle durumların yaşanmaması için ise mobil uygulamada hedef kitlenin belli ihtiyaçlarına uygun işlevler bulunması, uygulama arayüzünün bu işlevlere ve kullanıcı beklentilerine göre tasarlanmasında büyük yarar var.
2) Güvenlik açıkları
Mobil uygulamalar üzerinde kullanıcılar kişisel bilgileri bulunabiliyor. Mobil kullanıcıların izni ile alınan bu bilgiler, çoğunlukla özelleştirilmiş mesajlar ve ayrıcalıklar sunabilmek için veri tabanında toplanıyor. Ancak eğer bir uygulamada güvenlik açığı mevcutsa kullanıcıların paylaştığı bu bilgiler, kötü niyetli kişilerin ellerine geçme tehdidi altında olabiliyor.
Mobil kullanıcıları zor durumda bırakmamak ve uygulamanın itibarını korumak adına kesinlikle güvenilir ve kaliteli bir mobil uygulama altyapısına sahip olunmalı. Aksi takdirde hem kullanıcıların tehlikeye atılması hem de uygulamanın başarısız olması söz konusu olacaktır.
3) Kullanıcı görüşlerini göz ardı etmek
Yapılan bir araştırmaya göre mobil cihazlara indirilen uygulamaların yüzde 75’inden fazlası ilk kullanımdan sonra unutulmaya yüz tutuyor. Bunda hiç kuşkusuz ki yaşanılan olumsuz deneyimlerin etkisi büyük. Fakat kullanıcıların yüzleştikleri sorunlar hakkında bilgi sahibi olarak uygulama içeriğinde iyileştirmeler yaparak bu gibi durumların önüne geçebilmek mümkün.
Bunun için uygulamayı kullanan mobil kullanıcılardan yaşadıkları mobil deneyim hakkında yorum yazmaları istenebilir. Kullanıcıların uygulama mağazalarında, sosyal medya kanallarında ve e-posta yoluyla size bildirecekleri görüşler ve puanlamalar yoluyla uygulamada hangi noktalarda düzenlemeler yapılması gerektiği kolaylıkla anlaşılabilir.
4) Pazarlamaya önem vermemek
Mobil uygulamaların geniş kitlelere yayılmasında elbette uygulamanın işlevsel özelliklerinin yanı sıra pazarlama çalışmalarının rolü büyük. Buna karşın, pazarlamanın maliyetli olduğu fikrine kapılan çok sayıda mobil uygulama sahibi kişi/kurumun hedeflenen kullanıcı sayısına erişemediği görülüyor.
Örneğin sosyal medyada, diğer online platformlarda ve arama motorlarında tanıtım çalışmaları yaparak pazarlama aktivitelerine hız kazandırılabilir ve daha fazla kişinin uygulamayı indirmesi sağlanabilir. Fakat henüz bir mobil uygulamanız yoksa hemen MobiRoller hesabınızı oluşturabilir ve birkaç dakika içerisinde mobil dünyaya adım atabilirsiniz.