Her geçen gün mobil dünyaya adım atanların sayısı artıyor ve bu durum küreselleşmenin de önünü açıyor. Örneğin, Türkiye’de Türk kullanıcılarına yönelik geliştirilen bir mobil uygulamanın çok daha geniş kitlelere ulaşabilmesi adına diğer ülkelerin pazarlarına da açılması söz konusu olabiliyor. Bu noktada yerelleştirme ya da lokalizasyon olarak bilinen mobil uygulama geliştirme çalışmasının yapılması gerekiyor.
Peki yerelleştirme nedir ve mobil uygulamalar için nasıl yerelleştirme çalışmaları yapılması gerekiyor? İşte küresel başarı için birkaç ipucu…
Yerelleştirme (lokalizasyon) nedir?
Yerelleştirme kavramı mobil dünyada herhangi bir marka, bir ürün ya da hizmetin farklı bir kültüre uygun hale getirilmesi durumunu karşılıyor. Örneğin, bir ABD’li fast food zinciri Türkiye pazarına girdiğinde, ürünlerinden ABD’de tüketim oranı yüksek olan domuz içerikli maddeleri çıkarmak zorunda kalıyor. Bu, Türkiye’deki beslenme alışkanlıklarına ve yaygın dini değerlere; yani kültürel yapıya uyum sağlamak için yapılan bir yerelleştirme çalışması olarak karşımıza çıkıyor. Mobil uygulamalar gibi daha hızlı ve pratik bir şekilde küreselleşebilen dijital sistemlerde ise yerelleştirme, ağırlıklı olarak dil seçenekleri sunulması ve kullanım kolaylığı sağlanması üzerine kurulu.
İlk adım: Çeviri
Mobil uygulamalar, erişilebilirlik açısından küresel çapta hizmet sunmaya yarayan son derece pratik araçlar. Ancak herhangi bir pazara girebilmek, hedef kitleyi etki altına alabilmek için önce o pazarın müşterileri tarafından anlaşılabilir olmak gerekiyor. Bunun için her şeyden önce yerel dile dair çeviri çalışması yapmak, yerelleşme sürecini hem kolaylaştırıyor hem de hızlandırmaya yarıyor.
Yerel düzenlemeler
Profesyonel çeviri hizmetleri gerçekten de verilen metnin anlaşılabilir bir şekilde birebir karşılığını sunabilir. Ancak çoğu zaman yeni girilen pazarda bulunan hedef kitlenin kültürel alışkanlıklarından doğan tutumlar bu çeviriye direkt geçmeyebiliyor. Bölgede hedeflenen tüketicinin dil kullanım özelliklerine hakim uzmanlarca yapılan uyarlama çalışması ise hedef kitle tarafından çok daha kolay benimsenmenin kapılarını açabiliyor. Örneğin, bir bölgede “ucuz” kavramı ürünün yalnızca fiyat bazında daha uygun olduğu algısı yaratırken farklı bir bölgede kalitesizliğine vurgu yapabiliyor. Bu uyarlamayı ancak hedef kitlenin dilini ve yaşam biçimini iyi analiz ederek başarmak mümkün. Bunun için de yerelleştirme çalışmaları sırasında hedef pazar özelliklerinin kapsamlı bir şekilde incelenmesinde fayda var.
Yeni dile ve kültüre uygun yerleşim: Görsel tasarım
Tüm çeviriler ve düzenlemeler yapıldıktan sonra bazen uygulamanın görünümü yerel hedef kitlede beklenen izlenimi uyandırmayabilir. Örneğin, soldan sağa yazılan Türkçe’den, sağdan sola yazılan Arapça’ya geçildiğinde yazıların yerleşimi değiştiği için mobil uygulamanın tüm görsel tasarımında da değişikliğe gitmek gerekebilir. Bu tür farklılıklar göz önünde bulundurup uygun bir tasarım oluşturmak kullanıcı deneyimini olumlu yönde etkileyebilir. Ayrıca yeni girilecek pazarda önem verilen günler ve renklerin anlamları gibi değişken kavramlar da yerelleştirme çalışmalarına etki edebilir.
Uygulama içi zaman ayarı
Mobil uygulama güncellemeleri ve bildirimleri, yerel saat göz önünde bulundurularak yapıldığında yeni pazardaki tüketiciye kullanım kolaylığı sağlanabiliyor. Aynı zamanda bildirimlerin mobil kullanıcılar tarafından dikkate alınma oranları da artış gösterebiliyor. Mobil cihazların bulunduğu bölgenin yerel saati ya da uydu saati ayarları ile mobil uygulamaların hedef kitleye uyum sağlaması kolayca gerçekleştirilebilir.
Mobil uygulamaların çok daha geniş kitlelere yayılabilmesi ve kullanım oranlarını artırabilmesi açısından lokalizasyon çalışmaları büyük önem taşıyor. Bunun yanında mobil uygulamanın kullanıcıların beklentilerini karşılayacak donanıma sahip olması da kullanıcılarda uygulamaya dair sadakat yaratabilmede etkili oluyor. Eğer siz de mobil dünyaya tam donanımlı bir mobil uygulama ile adıma tmak istiyorsanız hemen MobiRoller hesabınızı oluşturun ve hedef kitlenizle bir an önce buluşun.