Skip links

Mobil Uygulama Fiyatları: Tüm Bilmeniz Gerekenler

mobil uygulama fiyatları
Mobil uygulama fiyatları, mobil uygulama sahibi olmak isteyen kişilerin kafasını karıştıran bir kaç konudan birisi olarak önümüze çıkmakta. Konu aslında o kadar da karmaşık değil. Bu yazıyı okuduktan sonra siz de mobil uygulama projenizin maliyeti hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Böylece projenizi, bütçeniz doğrultusunda en doğru kişi ya da kişilere teslim edebileceksiniz.

Dijital dünya, mobil kullanıcıların beklentileri yönünde şekilleniyor. Bu durumda işletme sahiplerinin de hem rekabete ayak uydurabilmek hem de tüketici memnuniyetini sağlayabilmek adına mobil uygulama sahibi olmalarında fayda var.

Ne yazık ki mobil teknolojilerin çeşitliliği, seçenekleri artırmakla beraber tercih yapmayı da zorlaştırabiliyor. Özellikle doğru bütçe yönetimi için tercih yapmadan önce mobil uygulama fiyatları ve bunu belirleyen unsurları bilmelisiniz. Bu anlamda mobil uygulama geliştirme sürecinizi planlarken söz konusu değişkenleri dikkate almanız avantaj sağlayabilir.

İşte mobil uygulama sahibi olmak isteyenleri mobil uygulama fiyatları konusunda aydınlatmaya yardımcı olacak yararlı bilgiler…

Mobil işletim sistemlerinin öncüleri: iOS ve Android

Mobil uygulamanızı geliştirmeye başlamadan önce mobil işletim sistemleri hakkında fikir sahibi olmanız büyük önem taşıyor. Verimli bir geliştirme süreci için hedef kitle, programlama dili, geliştirici araçları, tasarım ve uygulama mağazaları gibi değişkenlik gösteren etkenleri göz önünde bulundurmalısınız.

Bilindiği üzere halihazırda en yaygın kullanılan mobil işletim sistemleri; iOS ve Android. Birbiriyle kıyaslandığında, her iki sistemin de kendine özgü avantajları ve dezavantajları olduğunu görmek mümkün.

iOS: Apple’ın belkemiği

Apple markası tarafından kendi cihazları için geliştirilen iOS işletim sistemi çerçevesinde programlama dili olarak Swift, geliştirme ortamı olarak ise xCode kullanılıyor. Swift, daha kolay öğrenilebilmesi ve daha az kod yazdırmayı gerektirmesi ile öne çıkıyor.

Arayüz tasarımı konusunda ise işletim sistemlerinin geliştiricileri yönlendiren kurallar içeren rehberleri bulunuyor. Bu noktada iOS, geliştiricilere daha fazla özgürlük tanıyan esnek tutumu ile dikkat çekiyor. Elbette iOS’un genellikle minimalist tasarımları tercih ettiği de göz ardı edilmemeli.

İşletim sistemlerinin uygulama mağazaları da birbirinden farklılaşıyor. Örneğin uygulamalar için iOS mağazası App Store’a giriş ücreti daha yüksek, kabul edilme süreci daha uzun ve reddedilme ihtimali de daha fazla. Ancak bu durum Apple’a başvuru yapan uygulamaların, otomatik bir süreçten geçmek yerine gerçek bir insan tarafından dikkatli bir şekilde kontrol edilmesinden kaynaklanıyor. Üstelik kabul edilmeme durumunda Apple, geliştiriciler ile iletişime geçerek uygulamayı daha iyi hale getirmeye yönelik açıklamada bulunuyor.

Buna ek olarak mobil kullanıcı alışkanlıkları da işletim sistemine göre farklılıklar gösteriyor. CNBC’nin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, iOS kullanıcılarının ücretli mobil uygulamaları satın alma eğilimi daha fazla. Dolayısıyla ücretli uygulamaların App Store’da indirilme oranı da daha yüksek.

Google’dan kişiselleştirilebilir deneyim: Android

Google’ın geliştirdiği işletim sistemi Android, Samsung, Sony, HTC gibi markalara ait farklı mobil cihazlar ile çalışıyor. Programlama dili Java olan sistemin geliştirme ortamı da Android Studio. Android Studio, hata veya sorunları kolaylıkla fark etmeyi mümkün kılarak öne çıkıyor. Buna ek olarak Android, kullanıcılarına cihazlarının pek çok ayarını kişiselleştirme imkanı sunmasıyla da dikkat çekiyor.

Tasarım alanında ise Android geliştiricileri daha katı kurallar ile yönlendiriyor. Son zamanlarda sadeliğe önem veren Android, “Material Design” ile daha materyal, geometrik ve kağıtlaştırılmış bir tarzı benimsedi.

Android’in uygulama mağazası Google Play, uygulamalardan tek seferlik düşük bir giriş ücreti talep ediyor. Google Play’de uygulamaların başvuru süreci ise otomatik olarak işliyor. Bu durum, geliştiricilerin daha kısa süre beklemesini sağlasa da uygulamanın gözden kaçan ufak hatalar ile kullanıma sunulması anlamına da gelebiliyor. Ayrıca uygulamaları reddedildiği takdirde geliştiricilerin yeniden başvurması gerekli.

CNBC araştırması, Android kullanıcılarının ücretli uygulamaları daha az tercih ettiklerini ortaya koyuyor. Ancak Google Play’deki uygulama sayısı daha fazla ve çeşitliliğe alışkın kullanıcıların uygulama indirme oranı da oldukça yüksek.

Doğal mobil uygulamalar mı, hibrit mobil uygulamalar mı?

Mobil kullanıcılar ile etkileşime geçmenin birçok yolu mevcut. Bu bağlamda öncelikle mobil uygulama ve web uygulamaları arasındaki farkı öğrenmekte yarar var. Mobil uygulamaların uygulama mağazasından indirilmesi gerekirken, web uygulamalara tarayıcı üzerinden erişilebiliyor. Hiç kuşkusuz ki HTML5, JavaSript veya CSS kullanan web uygulamaları, her cihazda açılabilmeleri ve hafıza yeri kaplamamaları ile öne çıkan sade ve hesaplı bir seçenek.

Fakat elbette ki mobil uygulamalar, fonksiyonellik bakımından oldukça kısıtlı web uygulamalarını rekabette geride bırakıyor. Mobil uygulamalar, doğal (native) ve hibrit (hybrid) olarak iki sınıfa ayrılabilir. Peki işlevsellik açısından son derece geniş imkanlar sunan mobil uygulamalardan hangi tür sizin için ideal?

İşletim sistemine özgü doğal mobil uygulamalar

Doğal mobil uygulamalar, bir mobil işletim sistemine özgüdür. Bu uygulamalar, hangi işletim sistemi için geliştiriliyorsa onun araçlarını kullanır. Mesela iOS işletim sistemi için doğal bir uygulama geliştirirken Swift ve xCode kullanmak zorundasınız. Böylece söz konusu işletim sistemine özel olarak geliştirilen doğal uygulamalar, mükemmel bir şekilde uyum gösterir.

Doğal uygulamalar, aynı işletim sistemindeki diğer yabancı uygulamalara göre oldukça yüksek bir performans sergileyebilir. Aynı zamanda doğal uygulamaların bildirim gönderebilme gibi bir avantajı da mevcut. Dolayısıyla yüksek hız ve minimum hata ile çalışabilen bu uygulamalar sayesinde kullanıcı deneyimini artırma fırsatınız bulunuyor.

Ancak tabii ki bu uygulama türünün de birtakım dezavantajları mevcut. Örneğin doğal uygulamaların geliştirilme süreci, diğer seçeneklere göre daha uzun sürmesinin yanı sıra daha yüksek bir maliyete de sahip. Buna ek olarak bir doğal uygulama, sadece geliştirildiği işletim sisteminde faaliyet gösterebiliyor. Yani iOS için bir doğal uygulama geliştirdiğiniz takdirde, onu sadece App Store’da kullanıma sunabilirsiniz.

Fakat bu durumun önüne alternatif yazılım geliştirme kitleri aracılığıyla geçilebiliyor. Apple ve Google’ın kendi yazılım geliştirme kitleri yerine Xamarin veya React Native gibi platformları kullanarak uygulamanızı tek bir işletim sistemine sınırlamadan geliştirebilirsiniz.

Hibrit mobil uygulamalar çözüm mü?

Web ve doğal uygulamaların birleşiminden doğan mobil uygulamalar, hibrit olarak adlandırılıyor. İki türün de yararlı özelliklerinin bir kısmını taşıyan bu uygulama çeşidi, web uygulamalarının doğal uygulama gibi indirilip çalışabilecek hale getirilen versiyonları olarak tanımlanabilir. Web uygulamalarına benzer şekilde JavaScript veya HTML5 kodları kullanan hibrit uygulamalar, PhoneGap veya Bootstrap gibi uygulama geliştirme çatıları (framework) ile geliştirilebiliyor.

İşlevsellik bakımından web ve doğal uygulamaların arasında konumlandırılabilen hibrit uygulamalar, pratik avantajlar sağlıyor. Bir kod tabanı bilgisinin yeterli olduğu hibrit uygulamalar, farklı platformlara kolayca uyarlanabilir nitelikte. Dolayısıyla ekonomik açıdan daha avantajlı olan bu uygulamalar, özellikle zamanı ve bütçesi kısıtlı geliştiriciler için ideal bir tercih olmaya aday.

Elbette hibrit uygulamalardan, doğal uygulama düzeyinde bir performans beklemenin doğru olmayacağını vurgulamakta fayda var. Bu uygulamalarda sayfalar, uygulama dahili tarayıcı görevi gören WebView bileşeni aracılığıyla görüntülenebiliyor. Dolayısıyla kullanıcı arayüzü de WebView imkanları dahilinde biçimlendirilebiliyor. Bunun sonucunda, hibrit uygulamalar ile doğal uygulama seviyesinde kullanıcı deneyimi sunmanın pek de mümkün olmadığı unutulmamalı.

Peki mobil uygulama geliştirmek için nasıl bir yol izlemeli?

Mobil uygulama sahibi olmaya karar verdikten sonra bu isteğinizi gerçekleştirmek adına çeşitli yöntemler ile ilerleyebilirsiniz. Uygulamanızı kendiniz geliştirmek istemiyorsanız, seçenekleriniz arasında özel bir geliştirme ekibiyle çalışmak, serbest çalışan (freelancer) bir geliştiriciyle anlaşmak veya bir mobil uygulama geliştirme platformundan (app maker) yardım almak bulunuyor.

Mobil uygulama geliştirme sürecinin ortaya çıkaracağı maliyeti karşılayabilmek için belirli bir bütçeye sahip olmalısınız. iOS ve Android işletim sistemleri, kendi uygulama geliştirme araçlarını ücretsiz olarak kullanıma sunuyor. Bu durumda maliyetin ana kaynağının geliştirici taraf olduğu çıkarımı yapılabilir. Mobil uygulama fiyatlarını genellikle harcanan saat ve saat başı ücreti çarparak hesaplayabilirsiniz.

Diğer yandan bu denklemin sonucunu etkileyen değişkenleri de hesaba katmayı unutmamalısınız. Uygulamanın kategorisinin yanı sıra online bağlantı, birden fazla işletim sistemiyle uyumlu çalışabilme, üçüncü parti entegrasyonları gibi özellikler de mobil uygulama fiyatlarını etkileyecek unsurlar arasında.

Güvenilir ama mobil uygulama fiyatlarını yükselten özel geliştirme ekipleri

Mobil uygulama geliştirme ekipleri ile yazılım, tasarım ve pazarlama gibi birçok işlevden aynı anda pratik bir şekilde yararlanabilirsiniz. Gerek kurum içi gerekse ajans olarak hizmet veren profesyonel ekipler sayesinde sorunsuz bir deneyim yaşamak mümkün. Farklı alanlarda uzman kişilerden oluşan ekipler ile verimli bir geliştirme süreci elde edebilirsiniz.

Ancak deneyimli bir kadroya sahip özel bir ekip ile çalışmanın en yüksek maliyetli seçenek olduğunu göz ardı etmemelisiniz. Üstelik fiyatlar; ekipteki kişi sayısı, verilen hizmet çeşidi ve harcanan zaman ile doğu orantılı olarak artacaktır. Bu noktada uygulamanızın işlevi ve sahip olduğu özellikleri de tartarak, geniş kapsamlı bir ekibe ihtiyacınız olup olmadığına karar vermek mantıklı bir adım olabilir.

Daha ekonomik mobil uygulama fiyatları için serbest çalışan geliştiriciler

Serbest çalışan bir geliştiriciyi tercih ederseniz, anlaştığınız kişi sayısını bire düşüreceğiniz için maliyetinizin de doğal olarak azalmasını sağlayabilirsiniz. Belirli bir bütçeye sahipseniz, bu seçenek özel ekipler ile kıyaslandığında son derece hesaplı bir alternatif olabilir.

Fakat tek bir kişi ile çalışarak tüm beklentilerinizi o kişi üstüne kurmanın da bir hayli risk taşıdığını bilmekte fayda var. Dolayısıyla çalıştığınız geliştiricinin beklentilerinize karşılık vermediği durumlarda, geri dönüşü olmayan bir zarar söz konusu olabilir. Bu anlamda olumsuz bir durumla karşılaşmamak adına tercihinizi daha profesyonel birinden yana kullanmalısınız.

Mobil uygulama geliştirme platformları: Uygun fiyat ve kalitenin kesiştiği nokta

Bir diğer seçenek ise mobil uygulama geliştirme platformlarından yardım almak. MobiRoller gibi mobil uygulama geliştirme platformları, hiçbir kod bilgisine ihtiyaç duymadan uygulama geliştirmeyi mümkün kılıyor. Çeşitli üyelik paketlerinden birini seçerek yıllık ücret karşılığında hizmet alabileceğiniz bu platformların uygun fiyatlar başta olmak üzere çok sayıda avantajı mevcut.

Mobil uygulama geliştirme platformları sayesinde kontrolü ele alabilirsiniz. Hiçbir teknik bilgiye gerek kalmadan kendi istekleriniz doğrultusunda bir uygulama geliştirebilirsiniz. Dilerseniz tasarım şablonları aracılığıyla uygulamanızı dilediğiniz gibi biçimlendirme fırsatınız da bulunuyor. Buna ek olarak çoğu zaman düzenli bakım, sorun giderme, güvenlilik, Admob reklamı veya Google Analytics ekleme, çoklu dil özelliği gibi pek çok özellik de yıllık ücrete dahil oluyor.

Siz de kullanıcı güvenliğine önem veren, zengin içeriğe ve kaliteli altyapıya sahip bir mobil uygulama sahibi olmak istiyorsanız, hemen bir MobiRoller hesabı oluşturun ve bir an önce mobil dünyanın ayrıcalıklarından yararlanmaya başlayın.

Leave a comment