Skip links

Yabancı pazarlarda ön plana çıkacak bir mobil uygulama nasıl oluşturulur?

Dijital dönüşümden geçen günümüz dünyasında internetin sağladığı avantajlar sayesinde coğrafi sınırlar ortadan kalkıyor. Özellikle mekandan ve zamandan bağımsız işlem yapabilme imkanı tanıyan mobil uygulamalar, mobil kullanıcılar tarafından yoğun talep görüyor. Bu da işletmelerin hedef kitleleriyle doğru bir şekilde etkileşime geçmelerini sağlamakla birlikte daha geniş kitlelere ulaşabilmelerine de önayak oluyor. Böylece belki de fiziksel dünyada ürün ve hizmetlerini sadece belirli bir şehirde veya ülkede sunabilen işletmeler, mobil platformlar aracılığıya dünyaya açılma fırsatı yakalıyor.

Dünyaya açılma hedefiyle yola çıkan mobil uygulama sahipleri için uygulama mağazaları yabancı pazarlara giriş kapısı görevi görüyor. Nitekim araştırmalardan elde edilen istatistikler ışığında yabancı bir uygulama mağazasında kullanıma sunulan bir mobil uygulamanın indirilme sayısı yüzde 128 oranında artış gösteriyor. Buradan yola çıkarak, yabancı pazarlarda da var olan mobil uygulamaların başarısında kayda değer bir yükseliş meydana geldiğinden söz etmek mümkün.

Küresel boyutta faaliyet gösteren mobil uygulamalar, dünyanın başka bir ucundaki mobil kullanıcılara dahi erişme şansı bulabiliyor. Peki mobil uygulamanın yabancı pazarlarda öne çıkabilmesi adına hangi önlemleri almak gerekiyor?

Gerekli araştırmaları yapın

Her alanda olduğu gibi mobil uygulamayı yabancı pazarlara hazırlamanın altın kuralı da gerekli araştırmaları yapmaktan oluşuyor. Açılmak istenen pazarlarda rağbet gören uygulamaları incelemek, faaliyet gösterilen sektörde hangi uygulamaların öne çıktığını bilmek ve başarılı uygulamaların hangi ortak noktalara sahip olduklarını fark etmek büyük önem taşıyor. Mümkün olduğu kadar geniş kapsamlı bir pazar analizi ile ülkeden ülkeye farklılık gösteren pazar koşulları incelenebilir, rakip uygulamaların farklılaştığı noktalar mercek altına alınabilir.

Buna ek olarak her ülkenin kendine özgü bir kültürü olduğu da göz ardı edilmemeli. Dolayısıyla her uygulama, her ülke ve kültür tarafından kabul görmeyebilir. Bu anlamda uygulamanın söz konusu kültürel farklılıklar göz önünde bulundurularak objektif bir bakış açısıyla ele alınması, uygulamanın sağladığı faydanın küresel boyutta da geçerli olup olmadığını belirleyebilmek açısından mantıklı olacaktır.

Çoklu dil desteği sunun

Dünyaya açılan bir uygulamanın diline de evrensellik kazandırılması gerekiyor. Giriş yapılan pazarların uygulama mağazalarındaki yerel dilleri destekleyen bir mobil uygulama ile rekabette önemli bir avantaj elde edilebilir, kullanıcı sayısıyla beraber indirilme sayısının da zirveye tırmanmasına zemin hazırlanabilir.

Bu bağlamda internet kullanımını konu alan araştırmalar sonucunda online kullanıcıların en çok kullandığı dil İngilizce olarak öne çıkıyor. Onu ikinci sırada Çince takip ederken, İspanyolca ise en çok kullanılan dillerde üçüncü sırada yer alıyor. İngilizce çoğu taraflarca evrensel dil olarak kabul edildiğinden dolayı kimi zaman işletmeler mobil uygulamaların uluslararası boyutta kabul görmesi adına İngilizce dilinde yapılan çevirilerin yeterli olduğunu yanılgısına kapılabiliyor. Ancak benzer araştırmaların ışık tuttuğu istatiklere bakıldığında, kullanıcıların yüzde 75’inin kendi dillerini destekleyen bir uygulamayı tercih ettikleri görülüyor.

Bu doğrultuda yabancı pazarlarda rakiplerinden farklılaşarak bir adım öne çıkmayı hedefleyen uygulamaların çoklu dil desteği sunmasında büyük fayda olduğu rahatlıkla savunulabilir. Elbette çeviri konusunda da sadece kelime veya kavramların direkt çevirisiyle asla yetinilmemeli. Nitekim direkt çeviriler, farklı dillerde bambaşka bir anlama bürünerek asıl anlatılmak istenenin aktarılamamasına yol açıyor. Bu noktada kelimelerin ifade olarak çevrilmesi, cümlelerin diğer dillerde de doğru bir şekilde karşılık bulmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde çevrilen dildeki mevcut deyimler ve kalıplar da mutlaka göz önünde bulundurulmalı.

Yerelleştirin!

Kullanıma sunulması planlanan yerel pazarların özellikleri dikkate alınarak yapılan hazırlıklar, yerelleştirme (localization) çalışmaları kapsamında gerçekleştiriliyor. Uygulamaların farklı kültürlere uygun hale getirilmesini sağlayan yerelleştirme, uygulamanın hızlı bir şekilde küreselleşebilmesini mümkün kılıyor. İstatistiklerden elde edilen veriler, uygulama gelirlerinin yerelleştirme çalışması yapılan ülke başına yüzde 26 oranında artış gösterdiğini kaydediyor.

Yerelleştirme çalışmaları, uygulamanın kullanıcı arayüzü tasarımını, zaman ve tarih ayarları gibi özelliklerini de kapsıyor. Örneğin farklı diller ve alfabeler ile uyumlu olan bir tasarım, kullanıcı deneyimini oldukça olumlu yönde etkiliyor. Tasarım sürecinde ise renklerin farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade edebileceğini unutmamak gerekiyor. Bunun yanı sıra yerel saate göre kurgulanan bildirimler ile de yeni pazardaki kullanıcıların uygulamaya adapte olma süreci kolaylaştırılabiliyor.

Öte yandan Apple App Store ve Google Play Store gibi popüler uygulama mağazalarının yanı sıra yerel boyutta yaygın kullanılan uygulama mağazalarını da ihmal etmemekte büyük yarar var. Aynı şekilde kullanıcı kitlesinin geniş olduğu yerel sosyal medya platformlarına entegrasyon desteği sağlamak da uygulamaların yerelleştirme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturuyor. Üstelik kültürlere özgü tatillere uygun güncellemeler ve kampanyalar da uygulamanın kullanıma sunulduğu ülkelerde başarı yakalamasını hızlandırabilir.

Pazarlama çalışmalarınızı küresel boyuta taşıyın

Yeni bir pazara giriş yapıldığında, söz konusu pazardaki mobil kullanıcıları uygulamanın varlığından haberdar etmek büyük önem taşıyor. Dolayısıyla hedeflenen pazarlara yönelik yerel pazarlama çalışmaları da kritik bir değer kazanıyor. Bu anlamda elbette coğrafi sınır tanımayan sosyal medyanın gücünden faydalanmak akıllıca olacaktır. Ayrıca uygulamanın içeriğine göre hedef kitle tarafından bilinen ve ilgi gören bir infulencer ile beraber çalışmak da uygulamanın bilinirliğini artırmaya katkıda bulunabilir.

Diğer yandan pazarlama çalışmalarında görsellere öncelik tanımak da stratejik bir adım olabilir. Nitekim “bir resim bin kelimeye bedeldir” prensibinden yola çıkıldığında, görsel ögeler konuşulan dilden bağımsız bir şekilde anlatılmak isteneni aktarmada başarılı olabiliyor. Dijital video’ların izlenme oranının yüzde 60 civarında mobil cihazlar üzerinden gerçekleştiği hesaba katıldığında ise küresel boyutta yoğun ilgi gören bu pazarlama aracından da etkili bir şekilde yararlanılabilir.

Siz de kullanıcıların dikkatini her daim çekerek küresel boyutta başarıyla var olabilen bir mobil uygulama sahibi olmak istiyorsanız, mobil uygulama oluşturma platformu MobiRoller’ın profesyonel ekibinden destek alabilirsiniz. Sağlam altyapıya sahip kaliteli bir mobil uygulama ile başarı yakalayabilmek adına hemen bir MobiRoller hesabı oluşturun ve mobil dünyaya yankı uyandıran bir giriş yapın.