Mobil dünya, altın çağını yaşıyor. Günlük hayatın her alanında neredeyse her türlü işlemi mekandan ve zamandan bağımsız bir şekilde gerçekleştirmeyi mümkün kılan mobil uygulamalar, mobil kullanıcı sayısının giderek artmasına yol açıyor. Bu durum, hedef kitlesine etkili bir şekilde hitap etmek isteyen her işletmenin mobil ekosisteme dahil olması gerektiğine işaret ediyor. Ancak mobil dünyanın bir parçası olmak, ne yazık ki bazen o kadar da kolay olmayabiliyor.
Mobil uygulama geliştirme sürecinde ve sonrasında, öngörülemeyen durumlarla karşılaşmak son derece mümkün. Mobil uygulamaları geliştirirken bütçe planlaması ve tasarım esnasında yaşanabilen sıkıntıların yanı sıra uygulamayı kullanıma sunduktan sonra da hayal kırıklığı meydana gelebiliyor. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde ise belki de kolaylıkla çözüme kavuşturulabilecek sorunlar, bazı işletmelerin yoğun rekabet ortamında yok olup gitmelerine bile neden olabiliyor.
Peki mobil uygulama sahibi olma hedefine giden yolda ve de daha sonraki zamanlarda karşılaşılabilen zorluklara karşı sarsılmadan göğüs gerebilmek nasıl mümkün olabiliyor? İşte mobil uygulama sahiplerinin sıklıkla karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve onları rahatlıkla aşma potansiyeli taşıyan çözüm önerileri…
Bütçeniz yeterli değil
Mobil uygulama sayısının oldukça fazla olduğu uygulama mağazalarında öne çıkmak isteyen markalar, kullanıcıları etkilemek adına uygulamalarında birçok özelliğe yer verme hedefiyle yola çıkıyor. Fakat uygulama geliştirme fiyatlarının yükselmesine zemin hazırlayan bu işlevler, genellikle işletmelerinin bütçelerini aşmalarıyla sonlanıyor. Çözüm yolu ise mobil uygulama geliştirme sürecini kapsayan detaylı bir iş planı oluşturmaktan ve sahip olunan bütçe sınırları içerisinde en etkileyici ve kullanışlı uygulamayı tasarlamaktan geçiyor.
İlk etapta, hedef kitlenizin ilgi alanları incelendikten sonra onlara en çok hitap edeceğini düşündüğünüz bir konsepti belirlemenizde fayda var. Akabinde hedef kitlenin beklentileri doğrultusunda hareket ederek onların ihtiyaçlarına cevap verecek temel fonksiyonlara odaklanabilirsiniz. Konsept çerçevesinde kalarak hem maliyetin bütçenizin üzerine çıkmasının önüne geçmeniz hem de kullanıcıları memnun edebilecek bir uygulama sahibi olmanız mümkün. Uygulamanız başarı yakaladıktan ve geliriniz de arttıktan sonra ise kalan özellikleri ilerleyen zamanlar içerisinde ekleyebilirsiniz.
Bu bağlamda mobil uygulamanızı oluşturmadan önce ve sonrasında atacağınız adımları içeren bir iş planı oldukça kullanışlı olabilir. Uygulamada bulunmasını hedeflediğiniz özellikler ve daha sonra eklemeyi planladığınız işlevleri de hesaba katan bir iş planıyla olumsuz durumlara karşı hazırlıklı olabilirsiniz. Böylece olası maliyetleri öngörebilir ve bütçenizi bu doğrultuda gerekirse yeniden düzenleyebilirsiniz.
Tasarım sürecinde kararsız kaldınız
Kullanıcı arayüzü tasarımının, uygulamanızın geleceğini şekillendireceğini bilmenizde fayda var. Bu noktada kullanıcı deneyimi (UX) ve kullanıcı arayüzü (UI) kavramlarını dengede tutan bir tasarıma imza atmak, son derece kritik bir değer taşıyor. Çünkü basit bir anlatımla; estetik algıya hitap eden ancak kullanımı son derece karmaşık olan bir uygulama iyi UI kötü UX anlamına gelirken, oldukça basit ve kullanışlı ama bir o kadar da estetiklikten uzak bir görünüm de kötü UI iyi UX demek oluyor.
Buradan yola çıkıldığında uygulamanızın hem göze hem de akla hitap ettiğinden emin olmanız gerekiyor. Kullanıcıların keyifle ve kolaylıkla kullanabileceği bir uygulama, başarılı bir gelecek vadediyor. Bu doğrultuda sade ve basit bir arayüz, kolay bulunabilen navigasyon butonları, anlaşılır bir yazı tipi, metin ve görsellerin uyumu, yazı boyutunun oranlı kullanımı, dikkatli renk seçimleri dikkat etmeniz gereken unsurlar arasında yer alıyor.
Genel olarak uygulamanızın bir bütünlüğe sahip olması ve tasarım ögelerinin tutarlılık sağlayacak biçimde belirlenmesi önem taşıyor. Buna ek olarak kullanıcıların kolaylıkla adapte olabilmesi adına uygulamanızın nasıl kullanıldığını tanıtan bir kılavuz da oldukça yararlı olabilir. Elbette kullanıcıların detaylı bir açıklamaya ihtiyaç duymadığı bir arayüz tasarımı, öncelikli hedefiniz olmalı.
Mobil uygulamanız indirilmiyor
Mobil uygulamanızı mümkün olduğu kadar ideal bir şekilde geliştirdiniz ve gururla uygulama mağazalarında kullanıma sundunuz. Ancak kullanıcılar, uygulamanıza beklediğiniz kadar ilgi göstermiyor ve uygulamanızın indirilme sayısı düşük seviyelerde kalıyor. Öncelikle, bu durumun çeşitli nedenleri olabileceğini belirtmekte yarar var. Etkili pazarlama çalışmaları ve uygulama mağazası optimizasyonu (ASO) sonuçları tersine çevirmek adına söz konusu etkenlerin başında geliyor.
Milyonlarca uygulamanın bulunduğu uygulama mağazalarında gezinen kullanıcıların, bir uygulamayı indirip indirmemeye karar vermeleri dakikalar içerisinde gerçekleşebiliyor. Bu anlamda, uygulamanızın benzerlerinden farklılaşarak kullanıcıları “indir” butonuna dokunmaya davet etmesi gerekiyor. Dikkat çekici bir isim, merak uyandıran bir logo, zengin bir tanıtım sayfası ve içeriğe uygun bir ücretlendirme; indirilme oranı yüksek olan uygulamaların ortak özellikleri olarak öne çıkıyor.
Buna ek olarak, elbette kullanıcıların uygulamanızın varlığından haberdar olması adına pazarlama çalışmaları da yürütmelisiniz. Bu kapsamda sosyal medya hesapları oluşturmak, hedef kitleyle etkileşimi yüksek blog’lar ile influencer’lar üzerinden reklam çalışmaları gerçekleştirmek, halihazırda mevcut olan web sitenizin mobil uyumlu olduğundan emin olmak ve uygulamanızın tanıtımının yapıldığı bir varış sayfası oluşturmak yapılacaklar listenizde yer almalı.
Mobil uygulamanız siliniyor
Kullanıcıların uygulamanıza ilgi gösterip şans tanımaları, maalesef uygulamanızı kullanmaya devam edecekleri anlamına gelmiyor. Bu anlamda uygulamanızın sorunsuz bir kullanım sunduğundan emin olmalısınız. Düzenli olarak uygulayacağınız performans testleri, güvenlik açıklarının kontrolü, gizliliğin sağlanması ve dil desteği göz önünde bulundurmanız gereken unsurlardan sayılıyor. Buna ek olarak, yeni sürümü çıkan işletim sistemleri kapsamında yayımlayacağınız güncellemeler aracılığıyla teknik hataları da önleyebilirsiniz.
Aynı zamanda uygulamanızın mobil cihazlarda gereğinden fazla hafıza alanı kaplamaması da önemli. Buna ek olarak, çok işlevsel uygulamalar mobil cihazları daha fazla yorarak ve veri harcayarak yüksek bir batarya tüketimine de neden olabiliyor. Mobil cihazların en önemli özelliğinin kablosuz çalışıyor olması da elbette pil ömrünü azaltarak şarj kablosuna bağımlı hale getiren uygulamaların tercih edilmemesine neden olabilir. Kullanıcılar cihazlarının kapasitesini meşgul eden bir uygulamayı silerek daha küçük boyutlu ve tasarruflu alternatiflere yönelebilir.
Üstelik güncel teknolojileri takip etmek ve uygulamanıza entegre etmek, kullanıcıların ilgisini kaybetmemeyi sağladığı gibi yeni kullanıcılar kazanma konusunda da avantaj sağlayabilir. Tabii ki uygulamanızın geliştirilmeye açık noktaları konusunda kullanıcıların sizinle direkt olarak iletişime geçmesini de sağlayabilirsiniz. Şeffaf iletişim stratejisi ve donanımlı bir müşteri hizmetleri sistemi, kullanıcılar için bir tercih sebebi yaratacaktır.
Elbette öngörülemeyen aksaklıklar konusunda anlık destek alabilmek ve sorunları büyümeden çözebilmek adına mobil uygulama oluşturma platformlarının profesyonel ekipleriyle çalışmakta yarar var. Siz de sürdürülebilir bir başarı yakalayan bir mobil uygulama sahibi olmak istiyorsanız, hemen MobiRoller hesabınızı oluşturun ve mobil dünyada kalıcı bir yer edinin.